AKILLI TEKNOLOJİLERİ AKILLICA KULLANMAK
AİLELER İÇİN ÖNERİLER
Sevsek de sevmesek de teknoloji artık hem çocuklarımızın hem de bizlerin yaşamında oldukça önemli bir yerde. Onlar dijitalleşmiş çocukluklar yaşıyorlar, hatta böyle bir dünyanın içine doğdular. Çocukların yaşamında dijital medya araçlarının artan rolü ve medyada yer alan olumsuz haberler ebeveynlerin endişesinin artmasına sebep oluyor. Ancak medya araçlarının faydasından çok zararlarına odaklanılması yeni değil. Örneğin radyonun uykusuzluğa yol açtığı, çizgi romanların çocukları ‘suça yatkın ve dağınık’ hale getirdiği düşünülmüştür. Televizyonunun toplumdan soyutlanmaya yol açtığından ve video oyunlarının çevrim dışı geçirilen zamanlarda hırçınlığa sebep olduğundan şikâyet edilmiştir. Matbaa için ise İngiliz şair Andrew Marvell “Hey Matbaacılık! İnsanlığın huzurunu nasıl da bozdun!” diye yazar. 16. yüzyıla kadar geri gidecek olursak yazmanın unutkanlığı arttıracağından ve kitapların ve matbaanın bugün aşırı bilgi yüklemesi olarak adlandırdığımız duruma yol açacağından da endişe eden kitleler olmuştur. Ancak teknolojinin bu hızlı değişimi daha öncesinde yaşanan toplumsal tepkilerin oluşması için fırsat bile tanımamaktadır. Çünkü günümüzde birbiri ardına teknolojik değişimler yaşanmakta adeta teknolojik bir bombardımanla karşı karşıya kalmaktayız.
Gelişen medya teknolojileri hiç kuşkusuz insanların yaşamlarında köklü değişimlere neden olmaktadır. Ancak bu teknolojilerin yararlarından çok zararlarına odaklanmak, ekranları kapatmak bu çağa doğan çocuklar için çözüm olmayacaktır. Onun yerine özellikle erken çocukluk döneminde (0-6 yaş arasında) çocuklara ev ortamında ve anaokulundan başlayarak doğru medya kullanımının öğretilmesi, ailelerin çocuklarına kendi medya kullanımlarıyla rol model olması çocukların dijital çağa hazırlanmalarına yardımcı olacaktır.
Bir teknolojinin 50 milyon kullanıcıya ulaşmasının ne kadar zaman aldığını ortaya koyan bir araştırma şu sonuçlara ulaşmıştır.
“Radyo 50 milyon kullanıcıya 38 yılda, telefon 20 yılda, televizyon 12 yılda, internet 4 yılda, facebook 2 yılda ve Angry Birds adlı oyun 35 günde ulaşmıştır.”
O halde bu gittikçe artan ve yaşamımızın önemli bir parçası haline gelen dijital gelişmelerden ne anne babalar ne de çocuklar uzak kalamaz. Yapılması gereken bu teknolojiyi işe yarar bir şekilde kullanmayı öğrenmek ve öğretmektir. Siber suçlar ve internet güvenliği alanında çalışmalar yürüten Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet Koltuksuz filtreleme sistemlerinin ebeveynler tarafından mutlaka kullanılması ve zaman zaman güncellenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. “Akşam saatlerinde yaşadığınız kentin bazı semtleri vardır ki kendiniz de gitmezsiniz çocuğunuzu da göndermezsiniz. İnternet de böyle bir şey. Karşınızda görmediğiniz ama orada var olan her türlü kötü niyetli insan olabilir. Çocukları koruyabilmek için yasal yazılımların kullanılması ve filtrelerin olması önemli. Ayrıca anti virüs programlarının çalıştırılması gerekir. Aksi takdirde çocuğunuzu karanlık bir saatte kentin istenmeyen bir yerinde yalnız bırakmış olursunuz. Çocukların dijital güvenliği için ailelere bunun anlatılması gerekiyor.”
Öte yandan akıllı teknolojiye sahip aygıtlarımız sürekli dikkatimizi dağıtıyor. Bu aygıtlar hayatımızın mihenk taşı ve çoğumuzun akıllı telefonlarıyla bağımlı bir ilişkisi var. Hatta nomofobiden yani telefonumuzun yanımızda olmaması korkusundan bile mustarip olabiliyoruz. 2013 yılında yapılmış bir araştırmaya göre bir günde 150 dakika telefonumuzu kontrol ediyoruz. Bu 150 dakikanın doksan dakikasını sosyal medya hesaplarını kontrol ederek geçiriyoruz.
Daima bir dikkat dağınıklığı içinde yaşıyoruz. Bu nasıl bir ebeveyn olduğumuzu etkiliyor ve çoğu zaman teknolojinin çocukluğu değiştirdiğini gözden kaçırıyoruz. Teknolojinin öncelikle ve doğrudan çocuklarımızın üzerinde bir etkisi olduğunu varsayıyoruz -ki kesinlikle öyle- ama ebeveynliğimizi de şu şekillerde dönüştürüyor:
· Paylaşan Ebeveynlik: Çocuklarımızın önemli ya da önemsiz anlarını sürekli olarak sosyal medya hesaplarımızdan paylaşmak.
· Tekno-İhmal: Dijital cihazlarımıza kendimizi kaptırıp ( facebookda geçirdiğiniz zamanları düşünün) çocuklarımıza yeterli dikkati verememek.
· Anıları Kaybetme Korkusundan Mustarip Olma: Çocuğumuzun gelişiminin her anını akıllı telefonumuzla çekmek istememiz ve bu sebeple anı dolu dolu yaşayamamamız.
Çocuklarımızın yanındayken teknolojiyi kullanış biçimimiz onlara örnek olacaktır. Teknolojiye harcadığımız çok fazla zaman, çocuklarımızla kurduğumuz sağlıklı etkileşime doğrudan zarar verebilir ve bu ilişkiyi yıpratabilir. Dikkatimizi çocuklarımıza vermekte başarısızlık göstermemiz onlara teknolojinin ve kendilerinin rolü konusunda güçlü mesajlar verebilir.
Dijital bir çağda yaşıyor olsak da çocukların temel ihtiyaçları değişmedi. En iyi çocuk gelişimi hala çok basit şeyler gerektiriyor. Çocuklar hala nesnelerle, oyuncuklarla ve başka çocuklarla oynamayı istiyorlar. Çocukların hareket etmeye, etkileşimde bulunmaya, incelemeye, ilişkiler kurmaya, uyumaya ve besleyici gıdalar yemeye ihtiyaçları var. Bu büyükanne ve büyükbabalarımızın uyguladığı temel, özü gereği iyi ebeveynlik biçimini tanımlamak için kullandığımız “Atadan Kalma Ebeveynlik” tir .
Küçük çocukların aşırı ya da uygunsuz teknoloji kullanımıyla ilgili potansiyel gelişim tehlikeleri söz konusu olmakla birlikte ihtiyaçlarına uygun biçimde kullanıldığında teknoloji çocukların öğrenme ve gelişiminde olumlu etki yapabilmektedir. Çocuklar ile teknolojinin sundukları arasındaki ilişki üstüne çalışan bir uzman olan Warren Buckleitner şöyle demektedir: “Teknoloji gübre gibidir. Doğru zamanda azıcık kullanırsanız bitki serpilir. Çok fazla ya da yanlış türde kullanırsanız bitkiyi kurutursunuz.” Burada ki azıcık kelimesinin altını çizmek gerekmektedir. Eğer çocuklar teknolojiyle çok fazla zaman harcarlarsa yarar sağlayabileceği alanlardan da zarar görmeye başlar.
Çocuklarımızın yaşamındaki teknoloji istilasından korkabilir ya da göz ardı edebiliriz veya dijital bir dünyada nasıl yaşayacakları ve gelişecekleri konusunda onların sağlıklı alışkanlıklar edinmesinde yol gösterici olabiliriz. Çocukların onların teknoloji rehberleri olmamıza ihtiyaçları var. Çocuklar 14 yaşına kadar kendi zaman yönetimlerini sağlamada sorunlar yaşarlar. Bu nedenle çocuklara zaman yönetimi konusunda yol gösterici olmak ve günlük planlamalarını yaparken onlara yardımcı olmak gerekmektedir.
Ayrıca çocukların ekran başında geçirdiği zamanın çocukluk çağının diğer önemli yönlerinin yerini almaması konusunda da dikkatli olmalıyız. Uzun vadede sağlıklarına ve gelişim süreçlerine zarar vermeyecek, sürdürülebilir ve sağlıklı teknoloji alışkanlıkları geliştirdiklerinden emin olmak için ( televizyonu yasaklamaktan ya da tableti saklamaktan başka) yapabileceğimiz basit şeyler vardır.
Bunlar ne olabilir diye sıralarsak
· Onlara dengeli deneyimler sağlamak. Çocukların ağaca tırmanmaya kumdan kaleler yapmaya, arkadaşlarıyla etrafta koşturmaya ve çocukluğun gerektirdiği pek çok harika şeyi yapmaya ihtiyacı vardır. Teknolojinin bu deneyimlerin önüne veya yerine geçmemesine özen göstermeliyiz.
· Çocuklarımıza bizler örnek olmalıyız. Bütün akşam akıllı telefonlarımız elimizde sosyal medyada gezinirken çocuklarımıza artık tablet oynama zamanın doldu demek sanırım kulağa doğru bir şeymiş gibi gelmiyor. Bu nedenle ilk olarak bizler teknolojiyi doğru bir şekilde kullanmalı sonrasında bunu çocuklarımızdan beklemeliyiz.
· Çocuklar teknolojiyle değil deneyimle öğrenirler. Bu nedenle çocuklarımızla teknolojisiz geçireceğimiz, konuşarak, eğlenerek, gezerek, tartışarak ya da birlikte film izleyerek geçireceğimiz zamanlar çok daha kıymetlidir. Çocuklar bu şekilde ne kadar deneyim yaşarlarsa beyin gelişimlerine o kadar büyük bir katkı sağlar.
· Çocukların blok, kum, su gibi gerçek malzemelerle oynamaya ihtiyaçları vardır. Grafikler ne kadar komplike olursa olsun hiçbir ekran deneyimi gerçek hayatın ya da gerçek nesnelerin verebileceği deneyimi sağlayamaz.
Bazı durumlarda endişelenmemiz gereken şey çocuklarımızın ekran başında ne kadar süre geçirdiği değildir. Kendimizin ekran başında geçirdiği zamandır. Bazılarımız ekranlara kendimizi o kadar kaptırmışızdır ki anne babalık görevlerimizi yaparken aklımız başka yerdedir. Bu durumu sezgisel yönleri oldukça gelişmiş olan çocuklarımız hissederler ve kendilerini ihmal edilmiş olarak görürler. Bu durumu ortadan kaldırmak için, evin bazı bölümlerini teknolojiden uzak bölgeler ilan etmek ( özellikle sohbet ederek yemek yemek için bu alanların başında mutfak olmalı), günün bazı saatlerinde hiçbir teknolojik alet kullanmamak, çocuğun size ihtiyacı olduğunda teknolojik aletimizi ne kadar önemli bir şey yapıyor olsak bile elimizden bırakmak gibi çözümlerle engelleyebiliriz.
Zaman zaman teknolojik aletlerin öğrenmeye katkısını çok önemseyerek bu konuda çocuğumuza fazlaca yükleme de yapabiliyoruz. Dijital ortamlardan test çözmelerini ya da bazı uygulamalar üzerinden dil öğrenmelerini isteyebiliyoruz. Ancak beyin yapısını olumlu anlamda destekleyen ve yeni öğrenme kanallarını inşa eden en önemli unsur ebeveynlerle kurulan sıcak ilişkilerdir. Bu konuda 2012 de yapılan bir araştırmada uyumlu, sıcak ve ilgili annelere ( deneye anneler dahil edilmiştir.) sahip çocukların, beyinlerinde yeni anıların oluşumunda rol oynayan ve aynı zamanda öğrenme ve duygularla da ilişkili olan bölümünün ( hipokampus), bu tür ilişki kuramayan yaşıtlarından daha büyük olduğu ortaya çıkmıştır. Bu araştırma anaç bir annenin kelimenin tam anlamıyla çocuğun beyin anatomisini biçimlendirebildiğini göstermiş, erken yaşlarda çocuklarımızla kurduğumuz ilişki türlerinin onların uzun vadeli, tüm gelişimleri için kesinlikle hayati olduğunu kanıtlayan güçlü ve bilimsel kanıtlar sunmuştur. Onların beynini geliştiren kesinlikle bizim sevgi ve ilgimizdir.
Sonuç olarak çocukları teknolojiden uzak tutamayacağız ama o teknolojileri nasıl ve ne kadar kullanmaları konusunda mutlaka bir takım önlemleri de almamız gerekecektir. Bu nedenle çocuklarımız internetteyken en çok hangi sitelere girdiğini ve o sitelerin içeriklerini bilmeliyiz. Tabletinde, nasıl oyunlar oynuyor, bu oyunların ona zarar verebilir özellikleri var mı, teknolojiyle günde ne kadar zaman harcıyor, geçirdiği bu zaman makul mü yoksa görev ve sorumluluklarını engelleyecek bir değere sahip mi gibi soruların takipçisi olmalıyız. Ve belki de en önemlisi onlarla sıcak, samimi ve yeni deneyimlerle çevrelenmiş bir ilişki geliştirmeliyiz.
Kaynaklar
1. Dijital Dünyada Çocuk Büyütmek, Kristy GOODWİN, Aganta Kitap, 2018
2. Çocukları Sanal Dünyada(N) Koruma Kılavuzu, Mehmet Şakiroğlu, Cansel Poyraz Akyol, Hayy Kitap, 2018
3. https://www.birgun.net/haber-detay/artik-sira-dijital-medya-okuryazarliginda-237142.html
Adres:
Değirmenbaşı OrtaÖğretim Kampüsü Çatalarık Mah. Fethiye/MUĞLA
Telefon
2526121300